24 Mart 2014 Pazartesi

İSLAMİYETTE ZİNA
Zinâ büyük günahlardan sayılır. İslam'da fiiller, sebep oldukları sonuçlara göre hüküm alırlar. Harama aracı olan her fiil haram, vâcibe vesile olan fiiller de vâciptir. İslam'a göre nâmahrem bir kimseye cinsel arzu ile bakma, dokunma, tutma, öpme ve ilişkiye girme gitme gibi fiillerin hepsi yasaklanmıştır.
Pakistanlı teolog Seyyid Ebu Ala Madudi, İslam'da zina yapan insanın cezalandırılabilmesi için şu şartların aranması gerektiğini belirtmiştir.





20 Mart 2014 Perşembe


KEŞKE BÜTÜN MÜSLÜMAN ÇOCUKLAR BÖYLE OLSAYDI

TESTTÜRDE İFFET


İffet, aslı Arapça olup, dilimizde de ahlâklı, namuslu ve edepli olmak anlamlarında kullanılmaktadır. İffeti, her türlü çirkin söz ve fiillerden uzak kalma, hayâ ve edep dairesinde bir hayat yaşama, ahlâkî değerlerle sıkı sıkıya bağlı olma ve kişinin bedenî ve maddî hazlara karşı itidal içinde bulunması şeklinde tanımlayabiliriz. Aslında iffetin, Kur’ân-ı Kerîm ve hadis-i şeriflerde kullanımına baktığımızda, dil, göz, kulak, el, ayak gibi uzuvların günahlardan korunmasından, müstağni davranarak başkalarına el açmamaya; helâl dairesindeki zevkleri yeterli görerek harama el uzatmamaktan, meslek ahlâkına riayet etmeye kadar geniş bir yelpazesinin olduğunu söyleyebiliriz. Binaenaleyh Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) dualarında hidayet, takva ve gönül tokluğunun yanında iffetli olmayı da Allah Teâlâ’dan istemiştir.

İffet, kadınlar için çok hayati bir öneme haiz olduğu gibi erkekler için de en önemli değerlerden biridir. Nitekim Kur’ân’da bir iffet âbidesi olarak Hz. Meryem örnek olarak verilirken, diğer taraftan da Hz. Yûsuf’un (aleyhisselam) iffetini muhafaza adına hapsi göze alması nazarımıza arz edilmektedir fakat kadının toplumdaki genel konumunu ve onun fıtrî özelliklerini düşündüğümüzde, iffetin kadınla âdeta bütünleştiğini veya öyle olması lazım geldiğini söyleyebiliriz. İslâm ahlâkçıları temelde insanda üç duygunun mevcut olduğunu ve bunların da her birinin ifrat ve tefrit hallerinin bulunduğunu ifade etmişlerdir. Bu duygulardan biri olan “ kuvve-i şeheviye”nin ifrat hâline “ fısk u fücûr” denir ki kişinin hayâ hissinden tamamen sıyrılarak her türlü günahı işleyecek hâle gelmesidir. İnsanın helâl nimet ve lezzetlere karşı hissiz ve hareketsiz kalması sonucu oluşan tefrit durumuna da “humûdet” demişlerdir. Meselenin sırat-ı müstakimi yani orta yolu ise “ iffet” ve “ hayâ”dır. Yani bu yöndeki ihtiyaçları tatminde helâl daireyi yeterli görerek, harama adım atmamaktır.

Bir kadının iffetini muhafaza edebilmesi ve meşru dairede hareket ederek her türlü fuhşiyattan uzak kalabilmesi adına tesettüre riayet etmesi son derece önemlidir. Haram kılınan pek çok şeyin haramlığının, dinimizin temel prensiplerinden biri olan “ sedd-i zerâi” (günahlara ve fenalıklara götüren yolları önceden tıkama) gerçeğine dayandığını görüyoruz. Bu prensip açısından bakınca, bir kadın için tesettür, onun ırz ve namusuna gelebilecek her türlü taarruza karşı bir kalkan durumundadır. Tesettür, onun pis nazarlara ve kötü emellere âlet edilmesinin önünde bir engel olması yönüyle kadının iffet ve namusunun âdeta bir sembolü olmuştur.

OKULUMUZDA İLLA EDEP PROJELERİ




OKULUMUZDA ÖNCE NAMAZDAN SONRA ASFA ÖĞRENCİLERİ EDEP İLE TANIŞTIRMAK İSTİYOR



,MEVLANA

17 Mart 2014 Pazartesi

kardeşlik

Kardeşlik vazifemizi yerine getirmek için ilk önce kardeşlerimize saygı, sevgi ve edep ile yaklaşılmalıdır .Arkadaşlarımızla aramızdaki kardeşlik bağı ne kadar iyiyse, arkadaşlığımızda kadar da iyi olur.Çünkü kardeşlik iyi olursa, arkadaşlar birbirlerine muhtaç oldukları anda; birbirlerine yardım edebilirler. Ama arkadaşlar arasında kardeşlik kötüyse ve birbirine saygı, sevgi yoksa arkadaşlar birbirlerine muhtaç düşdükleri anda kardeşinden yardım istemeye çekinirler. Mesela " komşu komşunun külüne muhtaçtır" gibi aynen kardeşte kardeşin külüne muhtaçtır. Kardeşlerimizle iyi geçinelim ki birbirimizin külünü armadan bulalım.

anneye babaya saygı


İmandan sonra birinci vazifemiz ana-babanın kalbini kırmamaktır. Onlar ne kadar kötü olsalar da, yine her şeyin üstünde hakları vardır. Onların kalbini kıranın ibâdeti kabul olmaz. Müslüman doğmamıza ve müslüman yetişmemize sebep olan ana-babamızın kalbini kırarsak Cennete girmemiz düşünülebilir mi? Müslüman ana babamız, bizden razı olmadıkça, Allahü teâlânın sevdiği kulu olmamız çok zordur. İyilik ederek rızalarını almaya çalışmalıdır! Allahü teâlâ ana-babaya iyilik edin buyuruyor. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ana-babasına hizmet edenin ömrü bereketli ve uzun olur. Onlara karşı gelenin ömrü bereketsiz ve kısa olur.)
(Ana-babası, yanında ihtiyarladığı hâlde, [onların rızalarını alamayıp] Cenneti kazanamayanın burnu sürtülsün.)
(Cihad, fisebilillah [Allah yolunda] sadece kılıç sallamak değildir. Ana-babaya veya evlada bakmak da cihaddır. Ele muhtaç olmamak için çalışmak da cihaddır.)
Yükle tavaf eden zat
Hasan-ı Basri hazretleri, Kâbe'yi tavaf ederken sırtında yük olan bir zat görüp der ki:
- Niçin yükle tavaf ediyorsun?
- Bu yük değil, babamdır. Bunu Şamdan yedi defa getirip tavaf ettim. Çünkü, bana dinimi, imanımı öğretti. Beni islâm ahlâkı ile yetiştirdi. Bendeki hakkı büyüktür.
- Kıyamete kadar böyle arkanda taşısan, bir defa kalbini kırmakla bu yaptığın hizmet boşa gider. Bir defa da gönlünü yapsan, bu kadar hizmete karşılık olur.
Ana-babaya sert bakmamalı, şefkatle ve sevgi ile bakmalıdır! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ana-babanın yüzüne sevgi ile bakmak ibâdettir.)
(Ana-babanın yüzüne şefkatle bakana, kabul olmuş bir hac sevabı yazılır.)
(Huzurunda alıcı ile satıcı arasındaki köle gibi durmayan kimse babasının hakkını ödeyemez.)
Evladın, ana-babasına, sevgi ile bakışı için, kabul edilmiş bir hac sevabı verileceği bildirilince, oradakiler, (günde bin defa bakarsa da böyle sevaba kavuşur mu) diye sorunca, Peygamber efendimiz, (Günde yüzbin defa baksa da böyle sevaba kavuşur) buyurdu.
Evliyanın büyüklerinden birisi, nafile hacca gitmek üzere yola çıktı. Bir ara Bağdat a uğradı. Orada Ebu Hazım-ı Mekki hazretlerini ziyaret etti. O esnada uyuyordu. Bir müddet bekledi. Uyandı ve o zata, (Şimdi Resulullah efendimizi rüyada gördüm. Bana, senin hakkında, (Annesinin hakkını gözetsin, bu, hac etmekten daha iyidir) haberini ulaştırmamı emretti) dedi. Bunun üzerine o zat geri döndü ve bütün hayatı boyunca annesine hizmet edip duâsına kavuştu.
Buharî deki hadis-i şerifte özetle deniyor ki: Eski ümmetlerden üç kişi yolculuğa çıkarlar. Geceyi geçirmek üzere bir mağaraya girince, dağdan bir kaya parçası yuvarlanarak mağaranın ağzını kapatır. Bizi bu kayadan ancak iyi amellerimizi dile getirerek Allaha yapacağımız duâ kurtarabilir derler.
İçlerinden birincisi, (Anam babam çok yaşlı idi. Onları doyurmadan çoluk çocuğumu ve hayvanlarımı doyurmazdım. Bir gün, odun toplamak için uzaklara gitmiştim. Geç vakte kadar da dönemedim. Akşam içecekleri sütü, getirdiğimde anamla babam uyumuşlar. Onlara sütlerini içirmeden önce çoluk çocuğumun ve hayvanlarımın karınlarını doyurmazdım. Çocuklar da, yanımda ağlıyorlardı. Çanak elimde sabaha kadar onların uyanmalarını bekledim. Uyanınca sütlerini içtiler. Ya Rabbi bunu senin rızan için yapmışsam buradan bizi kurtar.) der. Kaya biraz açılır. Fakat çıkmak mümkün değil.
İkincisi, her türlü imkan varken çok sevdiği amcasının kızı ile zina etmediği ve kıza verdiği 120 dinar altını almadığı olayı hatırlayıp, (Ya Rabbi, bunları senin rızan için yapmışsam bizi buradan kurtar) der. Kaya biraz daha açılır. Ancak yer çıkabilecekleri kadar değildir.
Üçüncüsü, (Çalıştırdığım işçilerden biri ücretini almadan gitmişti. Ben de onun ücretini ürettim. Bundan birçok mal meydana geldi. Bir müddet sonra bana gelip ücretini istedi. (Şu gördüğün develer, sığırlar, koyunların hepsi senin ücretinden üremiştir, al götür) dedim. O da (benimle alay etmiyorsun ya) dedi. Ben de (hayır, alay etmiyorum, doğrusu bu) deyince, malların hepsini alarak götürdü. Bana hiçbir şey bırakmadı. Ya Rabbi bunu senin rızan için yapmışsam, içinde bulunduğumuz şu belâdan bizi kurtar) der. Bunun üzerine kaya tamamen açılır. Onlar da mağaradan çıkar.

Ayrıca bende birşeyler eklemek istiyorum. Birgün sahabe Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) sormuş,
-Ya Allah'ın Resulu bizim üzerimizde en çok kimin hakkı vardır?
-Annenizin
-Peki ya ondan sonra?
-Annenizin
-Peki ya sonra?
-Annenizin
-Peki ya sonra?
-Babanızın.